Merhaba herkese! Blog girmeyeli iki
yıl olmuş… Geri dönme çabalarıma hepiniz hoş geldiniz.
Bugün hakkında yazacağım kitap Dmitry
Glukhovsky adlı yazardan Metro 2033 adlı bir roman.
Beş yıldır elimde olmasına rağmen yeni
okuyabildim. İlk elime geçtiği sıralarda da bir başlamıştım ama adapte olamayıp
bırakmıştım. Bu sıralar çok boş vaktim vardı. Sürekli okudum diyebilirim. Yine
de bitirmesi zaman aldı.
Çeviri: Deni Banoğlu
Yayınevi: Gürer Yayınları (3.Baskı
2011)
Sayfa Sayısı: 568
Kitabın konusunu arka kapaktan
aktarmak istiyorum:
Yıl 2033...
Nükleer savaş sonrası enkaz haline gelen dünyada insan soyu neredeyse tükenmiş,
radyasyon yüzünden kentler yaşanamaz halde... Hayatta kalan birkaç bin kişi
yeraltına, dünyanın en büyük nükleer sığınağı olan Moskova Metrosu'na
sığınıyor. Burası insanoğlunun son kalesi.
Yeraltındakiler
için en büyük tehlike Karadelililer. İstasyonlar mini devletlere bölünmüş.
İdealler, dinler, temiz su gibi nedenlerle bir araya gelmiş halklar. Duygular
yerini içgüdülere bırakmış. Tek bir amaç var: Ne pahasına olursa olsun hayatta
kalmak.
Genç Artyom'a,
yaklaşmakta olan karanlık tehlikeye karsı halkı uyarmak için Metro'nun kalbi,
"Polis" istasyonuna gitme görevi verilir. Metro'nun kaderi belki de
tüm insanlığın kaderi Artyom'un elindedir artık...
Arka kapağı okuduğumda belli bir izlenim oluştu fakat kitap beklediğimden daha farklı çıktı ve çoğunlukla şaşırttı.
Daha kolay okunmasını bekliyordum. Yazar
gereksiz derinleştirmeye çalışmış bence.
Sağ kalan bir kaç bin kişinin yaklaşık
20 yılda böyle bir devletleşme, bölünme, farklılaşma geçirmesi bana gerçekçi gelmedi.
Bu kadar bölünme gerçekleşince haliyle
karakterin yaşadığı olaylar kadar metronun düzeni de aktarılmaya çalışılmış.
Ana karakterimiz Artyom metro içinde
ilerledikçe biz de onunla birlikte metroyu öğreniyoruz. Aslında hoş ama fazla
geldi işte bilmiyorum.
Dış dünyada gerçekleşen felaketi biraz anlatsalar güzel olurdu. Arada bundan bahsettikleri bir paragraf var lakin anlatılan pek de nükleer savaşa benzemiyordu. Sonuç olarak çok fazla çeşit yaratık oluşmuş. Metrodakilerin çoğu bunlardan bi’haber. Bu kadar yaratık nerden çıktı merak ettim.
Hikaye ilerlerken sürekli karakterler
ve dönen olaylar hakkında soru işaretleri oluştu. Ve hiçbiri çözülemedi.
Serinin devamında belki çözülüyordur ama okumayı düşünmüyorum.
Yine de bu soru işaretleriyle
oluşturulan gerilim hoşuma gitti.
Sürekli yeni karakterler girdi çıktı. Sonradan
bahsi geçince kim olduklarını tam hatırlamakta zorlandım.
Sonunu da anlamadım hiç.
Kitaba genel puanım 3/5 oldu.
Son olarak baskı ve tasarımını
yorumlayacak olursam;
Kapakta kullanılan yazı tipini ve
renkleri sevdim. Kapakta çok abartıya gitmeye müsait bir konu olmasına rağmen
iyi, sade bir kapak olmuş.
Arka kapak tasarımı ise pek hoşuma
gitmedi. Bu da daha çok yazılardan kaynaklı.
Metro haritasının ayrıyetten eklenmesi
güzel olmuş. Normal sayfaya bassalar bu kadar okunaklı olmayabilirdi.
Sadece notlar en arkada değil de ilgili sayfa altında olsa daha iyi olurdu bence.
Benden bu kadar. Bol kitaplı günler!